top of page

GARİP GALİP

Güncelleme tarihi: 4 Eyl 2020


Çoğu kimse için belki sıradan bir gündü. Ama Pervin için sonunda rüyalarının gerçekleştiği, hayatının en mutlu haberini aldığı günün yıl dönümüydü o gün. Tam 8 yıl önce Pervin hamile olduğunu öğrenmişti. Bir gün öncesinde yakın çevresine, ilahi bir gücün O’na, rüyasında bir oğlunun olacağını ve oğlunun büyük kitleleri peşinden sürükleyeceği haberini verdiğini söylemişti. Oğlu’nun ismini Galip koydu. Galip’in babası Şahin iş vesilesiyle sürekli seyahatte evden uzak olduğundan Pervin bir nevi Galip’i tek başına yetiştirdi. Galip haylaz, her dediği yerine getirilen, bir dediği iki edilmeyen, şımarık bir çocuk olarak büyüdü. Pervin, Galip’in bir gün gelecek büyük kitleleri etkileyerek akıllı bir adam olacağı inancını yitirmedi. Galip muzurluklarına komşularını kızdırarak, arkadaşlarını kırarak devam etti. Mahalleli Galip’ten her ne kadar illalah edip sürekli şikayetçi olduysa da, annesi Pervin “Çocuktur canım! Aldırmayın!” diyerek geçiştirmeye, mahalleliyi yatıştırmaya çalıştı. Galip 9 yaşındaydı artık. Pervin hayalleriyle derinlere dalmış, pencereden Galip’i izledi. Galip bir elinde en sevdiği çilekli dondurması, diğer elinde de PlayStation, arkadaşlarından ayrı, izole kendi dünyasında kaybolmuş, babası Şahin’in işten gelişini beklerken köşede kaldırımda video oyunu oynadı. Şahin, oğlunu evinin önünden alıp, birlikte market alışverişine gideceklerdi. Pervin, Galip’in sorumluluk sahibi olmasını istiyordu. Galip bu durumdan memnun değildi tabi ama bir yandan da markete giderse alacağı çikolataları, jelibonların hayalini kurdu. Galip sabırsızlandı babası biraz geç kaldı diye. Pervin ise hayran hayran izledi Galip’i pencereden. Büyük bir iştahla dondurmasını yüzüne bulaştıra bulaştıra yere akıta akıta şapır şupur yiyen Galip’i izlerken gülümsedi. Galip’in iştahı, Pervin’in ana yüreğini büyüttü. Büyütürken de sımsıkı sardı ısıttı. Şahin’in arabayla kaldırıma yanaştığını farketmedi bile Galip. Kornanın sesiyle bir anda elektrik çarpmış gibi irkildi. Pervin Galip’i korkuttu diye Şahin’e sinirlendi. Tam Galip arabaya binmek üzereyken, Pervin pencereyi araladı ve seslendi uzaktan “Yavrum emniyet kemerini takmayı unutma!” ekledi sonra “Şahin! Kontrol et bak!” Galip eliyle“okay” işareti yaptı uzaktan, yüzünde hiç de umursamayan bir tavırla. Dondurmasını büyük bir hışımla ağzına sokuşturdu zorla. Ağzı büyüdü. Dişleri donmuş belli, yüzünü buruşturdu açıldığı belli. Diğer elinde PlayStation arabaya bindi hızlıca. Babasının yüzüne bile bakmadan PlayStation’ın ekranına odaklandı direk. Bir yandan da derin derin nefes aldı ağzından buharlar çıkartarak. Hala buz gibi soğuk olan dondurmayı ısıtmaya çalıştı. Şahin’in “Oğlum, N’oldu?” sorusunu duymadı bile Galip. Şahin ekledi “Oğlum takmamışsın yine kemerini!“ Galip kızgın tavırla burun kıvırdı babası dikkatini dağıttı diye. Şahin yolda bir kaç kez uyardı, ön koltukta oturan PlayStation’a dalmış, yan dikiz aynasını kapatan Galip’i. Galip duymadı bile babasını. Şahin, içinden süphanallah çekerek yavaş yavaş sinirlenmeye başladı. O yetmiyormuş gibi bir de Galip bağdaş kurdu ön koltukta. Dikiz aynası tamamen kapandı. “Oğlum…” diye tam söze başlarken… “Noluyoooo Baba yaaaaa” diye bağırdı Galip… Şahin parladı bir anda. Aynı anda hem Galip’in sesi, hem Şahin’in sesi, dışarıdan gelen korna sesiyle karıştı birbirine. İrkilen Şahin, direksiyonu sola doğru kırdı hızlıca. Büyük bir darbe ile sol taraftaki arabaya çarptılar. Sağdaki dikiz ayna kapalı olduğu için Şahin korna sesinin sağdan geldiğini sanmış, refleks olarak direksiyonu sola doğru kıvırmıştı. Soldan çarpan arabanın etkisiyle bu kez Şahin direksiyonu sağ tarafa kırdı bir anda. Araba önce kendi etrafında dönmeye sonra da takla atmaya başladı. Şahin gözünü hastanede açtığında ilk Galip’i sordu. Galip ağır yaralanmıştı. Doktorlar yaşam tehlikesini atlattığını ama yüzünde ciddi hasarlar olduğunu söylediler. Pervin ve Şahin’in dünyaları yıkıldı. Galip bir seri yüz ameliyatı geçirmek zorunda kaldı. Vücudunun belirli bölgelerinden cilt ve doku nakli yapıldı defalarca. Pervin memnun olmadı hiçbir ameliyattan. Zaman zaman, dünyanın en şirin kendi çocuğu gitmiş, yerine başka biri gelmiş hissetti. Şahin’i suçladı. En iyi cerrahları bulmasını emretti. Ana yüreği yavaş yavaş çözüldü zor da olsa ve kısa zamanda Pervin’in yavru aşkı sarmaladı Galip’i tekrar. Galip’in her “Anne” diye seslenişi daha da içini ısıttı. Yüzüne gelmiş büyük hasar ve defalarca olan ameliyatlar sonucu Galip’in burnunun büyük, kulaklarının daha bir uzun oluşuna aldırış etmedi. Pervin, Şahin ve Galip kenetlendi birbirlerine bu trajik olaydan sonra. Galip bambaşka bir çocuk oldu. İlk zamanlar okulda arkadaşları her ne kadar Galip’i “Garip Galip” lakabıyla çağırdılarsa da zaman zaman, Galip keskin zekası ve azmiyle herkesin kalbini keşfetti. Matematikte okullar arası yarışmada okulunu birinciye ulaştırdı. Şiirleri dilden dile dolandı. Yağlı boya tabloları okulun koridorlarına asıldı. Şarkı ve dans konusunda da gönülleri keşfetti. Beş elinde beş marifet Galip’in yeni lakabı oldu. Derdi olanların merhemiydi Galip adeta. Garip Galip, sevgi yumağı, dertli zihinlerin dermanı ve yaralı yüreklerin merhemi oldu. Kendine garip gözlerle bakan ilk tanıştığı kimselere, trajik hikayesini büyük bir gururla anlattı Galip. Galip büyük kitleleri etkileyen hayatın anlamını sorgulayan felsefe kitapları yazdı. Herşeyi ben bilirim edasıyla büyük işler yapmaya çalışan küçük benlikleri büyütecek, olgunlaştıracak öğretiler sundu Galip. O yükselmiş iç benlikleri balon gibi şişip patlamadan önce sakinleştirdi. İçine çökmüş iç güveni olmayan gönülleri, çöl olmuş kimseleri yeşertti. O’nu garip gibi görenler de, sonra Galip’in hayat felsefesini öğrenip bu garip dünyanın galibi oldular. Hint Mitolojisinde hikayeler anlatılır. Bunlardan en önemlisi Tanrı Ganeşa’nın hikayesidir. Evrenin annesi, Tanrıça Parvati hep çocuğunun olmasını ister. Sonunda Ganesha dünyaya gelir. Babası Tanrı Şiva uzakta olduğu için Parvati büyütür Ganeşayı. Bir gün Ganeşaya yıkanacağını ve içeriye kimseyi almaması gerektiğini sıkı sıkıya tembih eder. Tanrı Şiva çıkagelir. Yuvasına döner uzun bir ayrılıktan sonra. Kapıda bekçi gibi bekleyen, annesi Tanrıça Parvati tarafından tembihli Ganeşa, babası Tanrı Şivayı almaz içeriye. Üstüne üstlük bir de dalgacı uslubuyla kızdırır Şivayı. Şiva bir hışımla üç oklu mızrağını savururur Ganeşa’ya doğru. Ganeşa’nın kafasını uçurur. Hatasının farkına varıp Tanrıça Parvati’nin zulmünden de korkan Şiva, Ganeşa’nın başını bir bebek başı ile değiştirmek için emir verir. Hikayeye göre kuzey yönünde ilerleyip Güney yönüne bakan ilk bebek başı getirilmelidir. Tanrılar yola çıkarlar. Güney istikametine bakan yeni doğmuş bir fil yavrusuna denk gelirler. Annesi bebeğinin doğmuş olmasına umursamaksızın kuzey tarafa bakıyordur. Tanrılar bebek fil başını Ganeşanın cansız bedenine takmak için getiriler. İlk doktor ve cerrah olan Aşvin Kumar ikizleri, Ganeşa’ya o bebek fil başını naklederler. Parvati önce hayal kırıklığına uğrar. Evrenin Tanrısı olan kocası Şiva, nasıl olur da kendi oğlunun kendi kafasını geri getiremez diye sinirlenir. Oğlunun yeni “garip” fil başını ve kendisini bir türlü kabul edemez. Diğer Tanrılar Ganeşa’ya üstün özellikler verirler. Ganeşa bütün zorlukların, engellerin şifasını sunan Tanrı ilan edilir. Bu olaydan sonra Ganeşa ilimde ilerler, kıvrak zekasıyla keşfeder herkesin kalbini. Meşhur Mahabharata destanını yazar. Ganeşa’dan çıkartılacak bir çok derin anlamlı yaşam öğretileri vardır. Her birimiz ilk başlarda ukala olabilir, hayatı ciddiye almayabiliriz. Haylaz, yaşamı umursamaz kimseler gibi görünebiliriz. İster istemez kalpler kırabilir, arkadaşlarımızı komşularımızı üzebiliriz. Yaptığımız hareketler başkalarına kaza yaptıracak şekilde hayati önemi olan ciddi sorunlara sebep olabilir. Küçükler gibi büyükler de hata yapabilir. Bu hatalar ilk başlarda çok büyük zararlar da verebilir. Derin üzüntüler yaratabilir. Ama belki o derin yaralar ilerde büyük kitlelerin yaşamını olumlu yönde etkileyecek en yararlı sonuçların sebepleri olabilirler. Herşeyin bir sebebi vardır aslında.Tanrılar bile hatalar yapabilir. Hatta bu hataların bazıları tamamıyle düzeltilemez asla. Herbirimiz Ganeşa’yız aslında zorluk çeken öyle yada böyle hayata mağlup olmuş. Bazı olaylar mecazi ya da gerçek anlamda yüzümüzü kaybetmemize sebep olmuş olabilir. Hatta etrafımızdaki kimseler dalga geçmiş olabilir bizlerle sonuç olarak. Kimilerinin garip görebileceği, fil başlı hale gelmiş olabiliriz belki de zaman zaman. Annemiz ya da babamız belki de istememiştir, dışlamışlardır bizi bir zamanlar. En büyük ve en önemli soru nasıl Ganeşa gibi uzun kulaklarımızla yeni bilgiler öğrenip, büyük hortumumuzla o bilgileri başkalarına püskürtebileceğimiz. Önümüze çıkan zorlukları nasıl fildişi gibi savurup geçebiliriz? Hatamızla nasıl iyileşip, olgunlaşarak büyüyüp, o Tanrısal ilahi güce ulaşabiliriz? Büyümek için hata yapmak lazım belki de… Ama sonuçta o hatalardan da dersler çıkarmak lazım… Garip Galip gibi bu garip dünyanın Ganeşa’sı olmak lazım… Astrolog Kadak @AstroFelsefe



142 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page